2008 Yılı Efes Araştırmaları
Efes‘te yürütülen çalışmalar geleneksel jeolojik
araştırmalar, kazı ve belgeleme çalışmalarınının yanı sıra, anıtların korunma
ve restorasyon çalışmalarını da kapsamaktadır. 2008 yılında 4 ay süren kampanya
sırasında 12 ülkeden toplam 228 kişi hem bilimsel hem de ören yerinin korunma
ve emniyetine yönelik çalışmlar yaptılar.
Helenistik Roma Dönemi´nden kalma şehrin güneydoğu bölümünde yer alan Çukuriçi
Höyük’te Erken Bronz Çağı Dönemi´ne ait yerleşim katmanları (4. binyıl sonu /
3. binyıl başı) açığa çıkarıldı ve belgelendi. Jeofiziksel ölçümler sayesinde
önceden belirlenmiş olan yerleşim motifi, yapılan kazılar sayesinde de
doğrulanabildi. Bölgede yapılan metal işçiliği, ayrıca Anadolu ve Ege’den
gelmiş olan parçalar, yerleşim bölgesinin bilimsel öneminin ve çevre bölgelerle
olan iletişim ağının önemli belgeleridir. Hayvan kemiklerinin ve yumuşakçaların
analizi, deniz ile direkt bir bağlantıya işaret etmiş ve Çukuriçi Höyük’ün
yakınlarında bir sahil şeridi bulma olasılığını güçlendirmiştir. Bölgede
yapılan paleocoğrafik sondajlar yerleşim katmanlarının 6. binyıla, hatta büyük
bir ihtimalle 8. binyıla kadar dayandığını göstermektedir.
Efes’in Grek yerleşim tarihine adanan yeni bir kazı projesi de şehrin kuzeyinde
bulunan Panayırdağı’dır. Burada farklı mıntıkalarda, seramik bulgulardan İ.Ö.
500 yıllarında inşa edildiği anlaşılan kapı konstrüksiyonu ile birlikte büyük
bir istihkâm duvarı tespit edildi. Tesisin ne kadar süreyle işlev gördüğü henüz
tam olarak aydınlanmamıştır. Ancak İ.Ö. 3. yüzyıla ait bulguların eksikliği,
Panayırdağı’ndaki yerleşimin Lysimachos şehrinin kuruluşu sırasında terk
edilmiş olduğunu göstermektedir.
Buna paralel olarak diğer bir kazı projesi kapsamında “Magnesia Kapısı”nın inşa
tarihi ile ilgili daha detaylı araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmada elde
edilen şaşırtıcı bir sonuç ise, Bülbüldağı ve Panayırdağı yükseltilerinin
arasındaki çukurluk arazinin şehir duvarlarının inşasından (İ.Ö. 3.yy) önce de
bir baraj duvarı tarafından korunmuş olmasıdır. Ayrıca kapının İ.Ö. 2.yy
sonlarında, ya da 1.yy başlarında acil bir tehditten dolayı güçlendirilmiş
olduğu ve Roma İmparatorluk zamanında istihkâm görevini birkaç yüzyıl boyunca
kaybettiği de kanıtlanmıştır.
2008 yılı araştırma programının bir diğer ağırlık noktası ise, büyük tiyatro
ile ilgili tarihi ve arkeolojik incelemelerdir. Efes Büyük Tiyatrodaki bu
çalışmalar Selçuk Belediyesi’nin maddi destekleri ile sürdürülmektedir. Böylece
anıt inşaatının mimari analizi sürdürülebilmiş, ayrıca tiyatronun güneyinde
devasa ve büyük oranda mükemmel bir şekilde günümüze kadar korunmuş bir mermer
merdiven açığa çıkarılmıştır. Derinlemesine bir restorasyon sonrasında bu bölüm
ziyaretçilere açılacaktır. Büyük tiyatroyu turistik amaçla kullanıma açma
amacına bir adım daha yaklaşmak için 2009 yılından itibaren geniş kapsamlı
sağlamlaştırma çalışmaları yürütülecektir. Böylece hem ziyaretçilerin emniyeti
sağlanmış olacak, hem de mevcut yapının korunması ve bakımı gerçekleşmiş
olacaktır.
Bizans şehrinin görünüşü, Bizans Sarayı ve yerleşim bölgesinde yapılan
araştırmalarla daha detaylı olarak analiz edilmiştir. Kazı çalışmaları ve
jeofiziksel araştırmalar sonucunda, sarayın, bugüne kadar tahmin edildiğinden
daha batı yönünde uzandığı ve kompleksin yarıya yakınının bugünkü park yerinin
altında bulunduğu kanıtlanmıştır. Şehrin tarihi için önemli olan bir diğer
bilgi ise, sarayın güneyinde bulunan küçük bir mezarlık alanından anlaşıldığı
üzere, yapının kısmen de olsa bazı bölümlerinin çok uzun süreler kullanılmış
olduğu gerçeğidir. Mezarlık buluntuları günümüze en yakın gömülerin İ.S.
12.-14. yüzyıla ait olduğunu belgelemektedir.
Efes’in nekropollerinden birinde yapılan kazılardan elde edilen keşifler
özellikle kayda değerdir. Aslen duvar boyamaları ve yer mozaikleriyle süslenmiş
olan bir mezar evinde bulunan 5 adet birden fazla gömünün yapıldığı mezarda,
toplam 55 gömü açığa çıkarılmıştır. Putperest cenaze törenlerindeki geleneğe
uygun olarak ahrete götürmek üzere ölülerin yanına şahsi mücevher ve
kıyafetlerinin yanı sıra, seramik ve camdan yiyecek, içecek ve merhem
kavanozları ile kandiller de verilmekteydi. Bu kazılarda bulunan ve küpe,
yüzük, sallantılı süs ve kolyelerden oluşan altın mücevherler özellikle dikkate
değerdir. İçine Artemis Ephesia’nın kült resminin işlenmiş olduğu oniks taşlı
büyük altın yüzük yüksek el işçiliği kalitesinin kanıtıdır. Mezar evi İ.S. 3.
yüzyılda inşa edilmiş olup, İ.S. 5. yüzyıla kadar kullanılmış, daha sonra da
yavaş yavaş unutulmaya başlanmıştır.
Efes’te yürütülen araştırmaların önemli bir faaliyet alanı da var olan tarihi
eserlerin konsolide edilmesi ve korunmasıdır. Bu kapsamda Selçuk Efes Müzesi
ile birlikte bir öncelik listesi hazırlanmış ve hemen gerekli sağlamlaştırma
çalışmalarına başlanmıştır. Tüm antik şehir alanı üzerindeki 18 problematik
bölgede acil eylem planı başlatılmıştır. Bu etkili girişim sayesinde risk
altında olan eserleri güven altına almak ve ziyaretçiler için de tehlikeleri en
aza indirmek mümkün olmuştur.
Son olarak Yamaç Evi 2’nin içindeki oturma birimi 6’daki mermer salonda yapılan
büyük bir restorasyon projesine değinmek gerekir. İ.S. 119’da inşa edilen 184
m² büyüklüğündeki bu ziyafet salonu aslen mermer ve mozaik yer kaplamalarıyla
ve mermer duvar kaplamalarıyla bezenmişti. İ.S. 3. yüzyıl sonlarında
meydana gelen bir deprem sonrasında mekân – yıkık da olsa – geniş ölçüde
korunabilmiş ve Yamaç Evi 2’nin açığa çıkarılması vesilesi ile
kurtarılabilmiştir. Borusan Holding tarafından finanse edilen güncel restorasyon
projesinin arzulanan hedefi, 120.000 adet orijinal parçanın kullanımıyla duvar
kaplamasının bütünüyle restore edilmesidir.
Kaynak
http://www.selcuk.bel.tr