Neolitik Dönem
Pek çok bilim adamı, insanlığın geçirdiği bu zaman sürecini gerçek bir devrim olarak nitelemektedir. İnsanlar bu dönemde yerleşik düzene geçmişler, köyler kurmuşlar, tarım ürünlerini ekip biçmişler, buğday, arpa, yulaf gibi tahıl ürünlerini yetiştirmişler, onları depolayabilmişler, avlanamadıkları sürelerde depoladıkları ürünlerle beslenmişlerdir. Yaklaşık bir milyon yıla yakın süre boyunca sadece avlayıcı ve toplayıcı olan toplum, bu dönemde çok hızlı bir gelişim göstererek yaklaşık 6-7 bin yıl içinde olağanüstü bir gelişim göstermiştir. ”Neolitik devrim” denmesinin gerçek nedeni belki bu olağanüstü gelişimin, toplumun ekonomik yapısının çok kısa bir süreçte değişmiş olmasındandır.
Neolitik dönem çeşitli bölgelerde değişik zamanlarda değişik şekillerde ortaya çıkınıştır. Ancak yeryüzünde ilk neolitik kültür Anadolu’da ortaya çıkmış, M.Ö. 11000 yıllarında başlamış, Kalkaolitik Çağ’a (M.Ö. 5500), Kalkaolitik Çağ’ın da bazı prehistoryacıların belirttiği gibi Neolitik döneme girdiği kabul edilirse, M.Ö. 3000′ e, yani Bronz Çağ başlangıcına kadar devam etmiştir.
Özellikle Güneydoğu Anadolu’da yapılan bilimsel kazılar sonucu neolitik süreç iki ayrı döneme ayrılmıştır. Bunlardan ilki Akeramik Neolitik (seramiksiz Neolitik) olup M.Ö. l2000-6500 yıllarını kapsamaktadır. Diğeri ise seramiğin üretildiği ve yaygın biçimde kullanıldığı neolitik dönem olup, M.Ö. 7000/6500-3000 yılları arasını kapsamaktadır.
Akeramik Neolitik (Seramiksiz Neolitik)
Akeramik Neolitiğin belli başlı merkezleri; Diyarbakır yakınlarındaki Çaynü, Urfa yakınlarındaki Nevali Çöri ve Göbeklitepe’dir. Buluntu yerlerinin de gösterdiği gibi Akeramik Neolitik Güneydoğu Anadolu’da ortaya çıkmıştır.
Bu yerleşim merkezlerinde kazılar sonucu ortaya çıkarılan kalıntılardan anlaşıldığı kadarıyla insanlar dörtgen planlı evler inşa etmişlerdir. Bu evler tek bir odadan ibaret olmayıp yiyecek sakladıkları kiler, yatak odası gibi çok bölümlü yapılar şeklindedir. Önceleri arazide dağınık şekilde bulunan bu yapıların Akeramik dönem sonuna doğru yanyana dizilerek belirli bir plan dahilinde köy oluşturdukları tespit edilmiştir. Göbeklitepe’ de bulunan dikdörtgen planlı büyük bir yapının bir ölü kültüne ait bir tapınak olduğu kanaati hasıl olmuştur.
Bu yapı arkeologlar tarafından yeryüzündeki ilk büyük yapı olarak nitelenmiş ve M.Ö 11600 yıl öncesine tarihlendirilmiştir. Terrazo zeminli (Bir tür kireç taşı karışımlı sert zemin) bu yapının iç bölümünde Üzerlerinde hayvan kabartmaları olan iki adet monolit bulunmuştur.
Göbeklitepe’de kazıyı yöneten Prof. Schmied burayı tarım ekonomisinin doğduğu çekirdek bölge olarak nitelemekte ve ziraatın buradan doğuya, batıya ve sonra tüm dünyaya yayıldığını söylemektedir.
Akeramik Neolitik’te bulunan mezarlar evlerin zemini altındadır ve ölü mezara cenin pozisyonunda konur. Dönemin sonuna doğru ölüler evin tabanına değil, ev dışında mezarlık olarak adlandırılan bir başka yere gömülmüşlerdir. Çayönü’nde bulunan bir mezar odasında çok sayıda bulunan kafatasları, insan başlarının ayrı, iskeletlerinin ayrı yerlere gömülmüş olduklarını göstermektedir.
Alet olarak kullanılan ve boyları 15 cmyi geçmeyen taşların tüm yüzeyleri sürtülerek perdahlanmış, parlatılmıştır. Süs eşyası olarak kullanılan boncuklar ve gerdanlıklar, çeşitli taşlardan ilk kez bu dönemde yapılmıştır.
Tarımla elde edilen arpa, buğday, darı, yulaf, çavdar, mercimek gibi tahıllar ve baklagiller, beslenme paketini oluşturmaktadır. Üretilen bu tahıllar taş dibeklerde ezilerek un haline getirilmiştir.
Evcil hayvanların sayısı bu dönemde artmış, köpekten sonra ilk ehlileştirilen doınuz, ardından koyun, keçi ve sığır, devamlı besledikleri ve ihtiyaç duydukları zaman kesip etini yedikleri hayvanlar olmuştur.
Bu dönemin en büyük ticari metası obsidiyen taşı ve deniz kabuklarıdır. Obsidiyen taşı alet olarak şekillendirilirken, deniz kabukları süs eşyası olarak kullanılmıştır.
Seramikli Neolitik Dönem
Zaman olarak M.Ö. 7000-3000 arasını kapsayan bu dönemin yerleşim yerle-rinin çoğunluğu Orta Anadolu ve Göller Yöresi’ndedir. Çatalhöyük, Can Ha-san, Aşıklı höyük, Ilıcapınar, Yılan höyük, Alan höyük, Hacılar en önemli yerleşim yerlerinden bazılarıdır.
Biri diğerine bitişik ama ayrı ayrı planlanmış dörtgen planlı, düz damlı evler, kerpiç ağaç ve kamış kullanılarak inşa edilmişlerdir. Başlangıçta belirli bir yerleşim planı göstermeyen bir araya toplanmış, kümelenmiş bir görüntü sergileyen bu evlerin neolitiğin son evresine doğru bir avlu etrafında yerleştirildikleri görülür. Bu avlu muhtemelen ehlileştirip yetiştirdikleri hayvanları korumak içindir. Evlerin içine damdan açtıkları bir açıklıktan girilmektedir. Bu açıklık hem kapı görevi görmekte ve hem de evin aydınlanmasını sağlamaktadır. Evlerin ortalama büyüklükleri 20-30 metrekaredir. Evlerin içinde kenarları yükseltilmiş dörtgen ocaklar, duvarların ön kısımlarında taban döşemesinden yükseklikleri 10-30 cm arasında değişen sekiler ve duvar içinde nişler bulunmaktadır. Evlerin tabanları ve duvarları son derece düzgün sıvalıdır. Bazı evlerde sıvaların üst üste yapıldığı görülmüştür. Sıva üzeri beyaza boyanmış, üzerine de kırmızı, sarı ve siyah renkli resimler yapılmıştır. Bu resimler Paleolitik dönem insanının mağara duvarlarına yaptığı resimlerin bir gelenek olarak devamıdır. Konular aynıdır; inanç olarak avın bereketi için yapılan resimlerdir. Kutsal sayılan hayvanların avı ile ilgilidir. Neolitik dönemin sonlarına doğru ise av sahneleri azalmış, bunların yerine balıkçıl, akbaba gibi kuş motifleri ve geometrik desenler ortaya çıkmıştır.
Ölüler devrin başında evin tabanına cenin pozisyonunda gömülürken, daha sonraki dönemde ölünün mezarı evin dışında bir yere konmuştur. Kazılarda bulunan mezarlarda kemikten yapılmış aletler, renkli taşlar, deniz kabuklarından yapılınış kolyeler, tahta kaplar, taştan el baltaları, topuz başları gibi mezar hediyeleri bulunmuştur. Reenkarnasyon ile bağlantılı olarak ölülerin mezarlarına hediye koyma geleneği daha sonraları asırlar boyu, tek tanrılı dinlerin ortaya çıkışına kadar devam etmiştir.
Bu dönemin en öneınli özelliklerinden biri de seramiğin yoğun biçimde günlük hayatta kullanılmasıdır. Çanak çömleğin yapıldığı kil önce pisliklerinden arındırılmış, daha sonra elle şekillendirilmiş ve güneşte kurutulmuş, daha sonra ise fırında pişirilerek sertleştirilmiştir. Önceleri açık renkli, daha sonraları koyu renkli (siyah-gri), devrin sonuna doğru ise parlak yüzeyli kırmızı renkte ve üzerinde kilim desenine benzer geometrik motifler bulunan kapkacak üretilmiştir. Kapkacağın kırınızı renkte ve desenli olması Neolitik insanının çömlekçilik tekniğinde belirli bir gelişim gösterdiğinin işaretidir.
Bu dönemin ilginç olan ilklerinden birisi de pişmiş topraktan yapılmış tanrıça heykelcikleridir. Ana tanrıça şişman, iri göğüslü, geniş kalçalı olarak betimlenmiştir. Büyüklükleri 5-15 cm arasında değişmektedir. Doğurganlığın, bereketin ve gücün sembolüdür. Şişmanlığı doğurganlığını, iri göğüsleri bereketi, oturduğu koltuğun iki kenarında görülen parslar gücünü, onun doğaya, hayvanlar alemine hakimiyetini göstermektedir. Onun bu özellikleri daha sonraki dönemlerde kavimlerden kavimlere geçmiş, sadece isim ve şekil değiştirmiştir. İsmi daha sonraki uygarlıklarda Hititlerde Hepat, Friglerde Kybele, Helen dünyasında ise Artemis olmuştur.
İlk kez ortaya çıkan, pişmiş topraktan yapılmış mühürler de insanda mülkyet kavramının bu dönemde ortaya çıktığını göstermektedir.
Kaynak
Prof. Dr. Selçuk Gür – İlk İnsandan Selçuklu’ya Anadolu Uygarlıkları (ss. 5,6,7)
One Comment
Pingback: