Pafta 23: Musadağı-Olympos
İçindekiler
Adrasan – Olympos
Adrasan’dan gelen patika, orman içerisinden, Musa Dağı’nın kuzey yamaçlarına kadar vadi içerisinden tırmanarak Olympos yerleşiminin etrafından yeniden inişe geçer. Sandal ağaçlarının oluşturduğu peyzaj içerisinde, orman içerisinde ilerleyen patika, dere yatağına paralel olarak vadi kenarından Olympos sahil yerleşimine ve Korykos arkeolojik yerleşimine ulaşır.
Patika boyunca içme suyu kaynağı bulunmaz. Yiyecek, içecek ve diğer ihtiyaçların karşılanabileceği tek yerleşim, sahil Olympos yerleşimidir.
CENEVİZ KOYU
14. yy. deniz rehberlerinde Ceneviz Koyu, emin bir sığınma limanı olarak gösterilmişken Piri Reis Haritası’nda da işaretli olan koyu, 19. yy. seyyahlarından bazıları Likya’nın en önemli limanlarından birisi olarak tanımlamaktadır.
Vadinin doğu yamacında; koya hakim konumda, Roma ve Bizans Dönemi’nde kullanılan, açık denizde fırtınadan kaçan gemicilere hizmet etmek amacıyla yapıldığı tahmin edilen iki katlı yapı kalıntıları bulunmaktadır. Bölgenin Ortaçağ’da denizcilik açısından önemi ve Venedik, Ceneviz ve Rodos şövalyelerinin bu kıyılarda aktif olması nedeniyle, Ceneviz Koyu’nun özellikle 15. yy.da önemli bir sığınma yeri olduğu, ismini de bu dönemden aldığı tahmin edilmektedir.
SAZAK KOYU
Gündoğusu hariç her türlü havaya kapalı konumuyla Antik Dönem’den günümüze kadar gelen süreç içerisinde Sazak Koyu, denizciler için bölgenin önemli sığınak noktalarından birisi olmuştur.
Kıyının yaklaşık 700-750 metre gerisinde, doğu-batı uzantılı bir sırt üzerinde, duvarları temel seviyesinde izlenebilen 5-6 mekandan ve zeytin işliklerinden oluşan; yüzeydeki buluntulardan Roma Dönemi’nde aktif olduğu anlaşılan küçük bir çiftlik yerleşimi bulunmaktadır. Yerleşimin güneyinde ise teknesi ana kayaya oyulmuş, semerdam biçimli kapağı olan bir lahite rastlanmaktadır.
OLYMPOS
Likya’nın doğusunda yer alan Olympos’un adı, eski Anadolu dillerinde “Yüksek Dağ, Ulu Dağ” anlamında kullanılmıştır.
Kentin kesin kuruluş tarihi bilinmemektedir. Olympos, Likya Birliği içerisinde 3 oy hakkına sahip 6 ayrıcalıklı kentten birisidir. Hatta bazen Birlik Başkanı bu kentten çıkmıştır. İ.Ö. 80 yılında kent, korsanların eline geçmiştir.
Kilikyalı korsanların en ünlülerinden Zeniketes, Olympos yakınlarında bir kalede oturmuştur. Bölgeyi korsanlardan temizlemek için gelen Roma Donanması, İ.Ö.78 yılında yapılan deniz savaşını kazanarak Zeniketes’in ünlü şatosunu yerle bir etmiştir. Roma İmparatorluk Dönemi’nde tekrar eski önemini kazanan kenti, İmparator Hadrianus ikinci Anadolu seyahatinde (129-131) ziyaret etmiştir. Bu dönemde kent, söz konusu ziyaretin onuruna Hadrianopolis olarak adlandırılmıştır.
6. yy. sonrası bölgede yaşanan doğal afetler, 542 yılından başlayarak 8. yy’a kadar aralıklarla devam eden ve 1346 yılında tekrarlayan veba salgını nedenleriyle, tüm kıyı kentlerinde olduğu gibi, Olympos’ta da nüfus azalmış; halk dağlık bölgelere doğru göç etmiştir.
Hıristiyanlık kente erken ulaşmıştır. 11. ve 12. yy.larda gerçekleşen Haçlı Seferleri sırasında Venedik, Cenova ve Rodos şövalyelerinin istilasına uğrayan kentte, bu devirde akropol ve güneyindeki yamaçta iki kale yapılmış ve kent içerisindeki bazı yapılarda yerleşmeler olmuştur.
15. yüzyılda, tüm Tekeli (Teke) yarımadası gibi Olympos da Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bu dönem iskan olmaması, kentin Ortaçağ dokusunun büyük oranda korunarak günümüze ulaşmasını sağlamıştır. 18. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar Yörükler tarafından kışlak olarak kullanılmıştır.
Olympos; Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait yerleşim izlerinin görülebildiği bir kenttir. Şehirde en yoğun yerleşim, ortasından akan Göksu Çayı’nın her iki yakasında gerçekleşmiştir. Antik Dönem’de kentin kuzey ve güney yakası, birbirine üç gözlü olduğu tahmin edilen bir köprü ile bağlanmıştır. Çayın her iki yakasında devam eden duvarların izleri, Helenistik Dönem’e kadar uzanmaktadır. Roma Dönemi’ne ait anıtsal kamu yapıları kentin güneyinde; Bizans Dönemi’ne ait yapılar da kentin kuzeyinde konumlanmıştır.
Kentin akropolü, deniz seviyesinden yaklaşık 50 m yüksekliktedir. Akropolün deniz seviyesinde, kentin içine uzanan liman caddesinin başında, liman anıtsal mezarları yer almaktadır. Roma Dönemi’ne ait bu mezarlardan en özgünü, üzerinde gemi kabartması ve yazıtı olan Kaptan Eudemos’un lahdidir.
Akropolün batı eteğinde Bizans hamamı, şapel ve liman caddesi üzerinde, 19. yy.da yapılmış bir değirmen kalıntısı vardır.
Değirmenin su kanalı, Bizans Dönemi’ne ait duvar parçaları kullanılarak yapılmıştır. Aynı zamanda yürüyüş yolu olarak da kullanılan kanalın kuzeydoğusunda, Lykiarkh’ın mezarı ve 570’li yıllarda kullanıldığı tahmin edilen mozaikli bir yapı kalıntısı yer almaktadır. Yapıda Haç motifleri işlenmiştir.
Doğal afetler sonucu yıkılmış ve bataklık haline gelmiş tapınağa ilişkin günümüze ulaşan kalıntı, sadece anıtsal kapıdır. Tapınak anıtsal kapısının yanında kilise ve şapeller, yapı kalıntıları bulunmaktadır.
Liman caddesinden batıya doğru devam edildiğinde, caddeye paralel, yer yer ikinci ve üçüncü katları ayakta kalmış, sokak düzeni oluşturan yapı kalıntılarına rastlanmaktadır. Yapı kalıntılarının batısı tekli, ikili ya da üçlü yerleştirilmiş lahitlerin yer aldığı kuzey nekropolüdür.
Kentin güneyindeki tiyatro, hamam, erken Hıristiyanlık dönemine ait liman (büyük) bazilikası gibi yapılar, Roma Dönemi’nin önemli kamusal yapılarıdır. Tiyatronun cavea ve sahne binasının 141 yılındaki depremden zarar gördüğü tahmin edilmektedir.
Tiyatronun batısında ve Olympos Çayı’nın güney yakasında yer alan nekropol alanlarındaki mezarlar ise Likya bölgesinden çok Kilikya bölgesi mezarlarıyla benzerlik göstermektedir.
Olympos kentinin Helenistik Dönem yerleşmesinin yukarıda, Yaylalık Tepe olarak geçen kısımdaki yerleşim olduğu, Roma Döneminde kentin sahile taşındığı tahmin edilmektedir. Denizden yaklaşık 700 metre yükseklikte bulunan Yaylalık Tepe’deki kent yerleşimine giriş, kuzeybatıdaki kapıdan sağlanmıştır. Yerleşimin bu kısmı, blok taşlardan örülmüş savunma duvarlarıyla çevrilmiştir. Giriş kapısının doğusunda bir kule vardır. Güneybatı kayalık olduğundan bu kısımda sur duvarına ihtiyaç duyulmamıştır. Giriş kapsından devam eden cadde, agoraya ulaşmaktadır. Agoranın doğusu ve batısı yerleşim alanı olarak kullanılmış olup yol boyunca birçok kamusal yapı ve sarnıçlara rastlanmaktadır. Yapılardan birisi, çok kaliteli taş işçiliği bulunan Helenistik Dönem’e ait tapınak kalıntısıdır. Yerleşimin güneydoğusunda Bizans Dönemi’ne ait yapı kalıntıları yer almaktadır.
Kaynak
https://likyayolu.ktb.gov.tr/