Meryem Ana Evi
İsa’nın ölümünden 4-5 yıl sonra Aziz Johannes Meryem ile birlikte Ephesos’a gider ve onunla birlikte bir süre Marien Kilisesi’nde yaşar. Bu hikaye M.S. 43l’ deki Ephesos Konsiliumu’nda teyit edilir. Daha sonra Aziz Johannes Meryem için Bülbül Dağı’nda bir ev yaptırır ve Meryem hayatının geri kalan günlerini burada geçirir. Zaman içinde bu ev tahrip olur ve unutulur. 1878 yılında Fransız Clement Brentano Meryem Ana’nın hayatı üzerine bir kitap yazar. Bu kitabında Katerina Emmerich’in anlatılarına yer verir. Bu kitabın yayınından sonra Meryem Ana’nın evinin yeri araştırılmaya başlanır. İzmir’de görevli Eugene Paulin bir araştırma grubu oluşturur ve yıllarca Meryem Ana’nın evini Ephesos’un güneyindeki dağlarda araştırır. Sonunda Panaya Kapulu’daki evin Meryem Ana’ya ait olduğunu tespit eder.
Katarina Emmerich (1774-1824) hayatı boyunca evini terk etmemiş bir kadın olarak rüyasında gördüğü Meryem Ana’nın evini tarif eder. Onun bu tarifi büyük heyecan uyandırır, zira anlattıkları din adamlarınca da onaylanmaktadır. Sonuçta Eugene Paulin’in araştırmaları sonucunda bulduğu evin Meryem Ana evi olduğu Papa XXIII. Johannes tarafından da kabul edilir ve tartışmalar son bulur.
Meryem Ana evine Ephesos’un Magnesia Kapısı üzerinden gidilerek Bülbül Dağı’nda ulaşılır. İlk kalıntılar eve 100 m. mesafede bir duvar kalıntısı ile bir sarnıca aittir. Arkeologlar burada yapılan kazılarda seramikten yapılmış iki lahit ve bunların içinde başları Meryem Ana’nın evine bakar halde iki iskelet bulmuşlar. Yine kazılarda bulunan iki adet sikke de Constantinos ve Justinianus dönemine tarihlendirilmiştir. Bu veriler, buradaki yapının Justinianus devrinde kullanıldığını göstermektedir.
Yolun sonunda Meryem Ana’nın evi olarak nitelenen çapraz tonozlu küçük kiliseye ulaşılır. Bu yapı M.S. 6. yüzyıla aittir. Ancak bu yapının altında daha eski bir yapıya ait temel kalıntısı vardır. Bugün bu temel kalıntısının üst sınırı kırmızı bir şerit ile belirtilmiştir. Yapıya iki tarafında niş olan bir kapı ile girilir. Üzeri kemerli bir giriş bölümünden sonra karşıdaki apsis bölümüne ulaşılır. Güney tarafta ise yatak odası bulunmaktadır.
Kaynak
Prof. Dr. Selçuk Gür – İlk İnsandan Selçuklu’ya Anadolu Uygarlıkları (syf: 207 – 208)