Harem
Harem, Arapçada “yasaklamak” demek olan harama fiilinden türetilmiştir ve “yasaklanan”, “korunan” anlamlarına gelir. Harem, insan hayatının gizli ve kapalı bölümünü, evin en dokunulmaz bölümünü ifade eder. Topkapı Sarayı’nda bulunan ve sultanların aileleri ile birlikte yaşadığı Harem Dairesi, 16. yüzyıldan 19. yüzyıl başlarına kadar çeşitli dönemlerin mimari üslup özelliklerini yansıtması sebebiyle mimarlık tarihi açısından son derece önemli bir komplekstir. Günümüze ulaşabilen İslam saraylarındaki benzerleri arasında bu açıdan öne çıkan Topkapı Sarayı Harem Dairesi, İkinci Avlu’nun içinde ve arka bahçelerinin üzerine kurulmuş, yüzyıllar içinde genişlemiştir. Daire, Saray’daki selamlıktan ve yönetim işlevlerinin gerçekleştiği diğer avlulardan yüksek duvarlarla ayrılarak özenle gizlenmiştir. Topkapı Sarayı’nın inşa edilmesinin ardından Beyazıt’taki Eski Saray’ın Harem olarak kullanılmaya başladığı, Topkapı Sarayı’nda ise yönetim ve selamlık işlerinin yürüldüğü bilinmektedir. Ancak bu dönemde Altın Yol’un kenarında küçük bir Harem yapılaşmasının (Kadınlar Sarayı – Saray-ı Duhteran) olduğu hakkında bilgiler vardır. Dört yapı evresinde incelenen Harem’deki yoğun yapılaşma ve örgütlenme, Kanuni Sultan Süleyman’ın Haseki Hürrem Sultan ve ailesiyle birlikte Topkapı Sarayı Haremi’ne taşınmasıyla başlamış ve 18. yüzyıla kadar da devam etmiştir. Harem’de üç yüzden fazla oda, dokuz hamam, iki camii, bir hastane, koğuşlar ve çamaşırlık vardır. Harem, günümüze ulaşan son biçimini, uzun bir zamana yayılan tadilatlar ve ilaveler sonucu almıştır. Harem’in genel yapısı, birbiri ardına sıralanan avlulardan oluşur. Bu avlular ile ayrılan kapı girişleri sonrasında koğuşlar, odalar, köşk ve hizmet binaları yer almaktadır.