Has Oda ve Kutsal Emanetler Dairesi
Has Oda / Mukaddes Emanetler Dairesi Fatih Sultan Mehmet döneminde, padişahların Enderun avlusundaki özel dairesi olarak inşa edilen Has Oda, iki katlı ve dörtlü mekân düzenindedir. Girişteki ilk kısım Şadırvanlı Sofa’dır. Adını birinci kubbenin altında bulunan şadırvandan alan bu sofada yer alan diğer kubbenin altında, padişahın oturması için bir seki bulunur. Has Oda’nın Arzhâne ve koğuşlara açılan ahşap kapıları ve pencere kapakları, binanın ilk yapıldığı dönemden kalmadır ve üzerlerinde Fatih Sultan Mehmed’in adı bulunur. Has Oda’nın sedefli kapısı ise 1916’da yapılan yenilenme sırasında takılmıştır. Girişteki Şadırvanlı Sofa’nın sol tarafında “Yâ müfettiha’l Ebvâb! İftah lenâ hayra’l-bâbı.” (Ey kapalı kapıları açan! Bizlere hayırlı kapılar aç.) şeklinde celîsülüs hatla yazılmış bir dua metni bulunur. Bu kapıdan Destimâl Odası’na girilir. Eski dönemlerde “taamhâne / yemekhane” denilmiş olan bu oda, uzun süre Has Odalıların koğuşu olarak kullanılmıştır. Şadırvanlı Sofa’nın sağında bulunan Arzhane’ye ise “Üdhulûha bi selamin aminîn.” (Oraya emniyetle ve selametle girin.) (Hicr Suresi, 46) yazılı kapıdan girilir. Padişah burada kendine gelen arz kâğıtlarını (telhisleri) okur ve gerekli emirleri verirdi. Ayrıca, kendisiyle görüşmeye gelenleri de bu odada kabul ederdi. Odaya adı, sözü edilen işlevlerinden ötürü verilmiştir. Oda hakkındaki galat-ı meşhur (yaygın yanlış), buraya “Arslanhâne” denilmesidir. Valide sultanların padişah olan oğullarına “arslanım” diye hitap etmelerinden dolayı odaya bu adın verildiği rivayet edilmekle beraber, bu ifadeyle odanın herhangi bir alakası yoktur. Arzhane, Tekfur Sarayı üretimi olan İznik ve Kütahya çinileriyle döşelidir. Farklı dönemlere ait çok çeşitli çinileri barındırmasından dolayı güzel bir çini sergisi gibidir. Çini yazı kuşağında Ahzab Suresi’nin 38-44.ayetleri yazılıdır. Sure’nin 44. ayetten sonraki kısımları ise Has Oda’nın kubbesinin tam ortasında yer alır. Arzhane, cülûs merasimlerinde ve Ramazan ayının on beşinci günü yapılan Hırka-i Saadet ziyaretlerinde sadrazam ve Saray’ın ileri gelenlerinin padişahla tebrikleşmeye geldikleri bir yer olarak da bilinir. Oda, günümüzde ziyarete açıktır ve Mukaddes Emanetler’in bir kısmı burada sergilenmektedir. Has Oda (Taht Odası) ise bu yapının en mühim odasıdır. Kapısının üst tarafında celî-sülüs ile “Esselamu aleyke ya Resulullah” yazılıdır. Giriş kapısı, Sedefkâr Vasıf Usta’nın eseridir.
Has Oda’nın kapısı üzerinde Hz. Mevlana’nın şu mısraları yer alır: “Senin kapından başka bütün kapılar kapanmıştır Ta ki garipler başkasına yol bulmasın diye. Ey kerem ve izzet kapısı, ey nur saçan kapı Güneş, ay ve yıldızlar sana kul, köledir.” Has Oda, genelde padişahların kışın kullandıkları bir çalışma odasıydı. Özellikle Fatih Sultan Mehmed, Sultan II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman, günlük yaşamlarının önemli bir kısmını burada geçirirlerdi. Devlet işlerinin yoğunluğundan dolayı bazı zamanlar burada gecelerlerdi. Has Oda’nın kubbesi diğer kubbelerden çok daha yüksektir (odanın zamanla yıpranan kubbesi Yavuz Sultan Selim tarafından Mısır Seferi’nden sonra Memluk mukarnaslarıyla yükseltilmiştir) ve bu durum, söz konusu odanın hükümdar tarafından kullanan bir oda olduğuna dair bir işaretidir. Has Oda’nın sol köşesinde Sultan IV. Murad tarafından yaptırılan, gümüş üzerine altın yaldızlı sayebanlı, üstü kapalı bir taht bulunur. Bu taht, Saray’ın kuyumcubaşısı olan ve aynı zamanda Evliya Çelebi’nin babası olarak da tanınan Derviş Zıllî Mehmed tarafından yapılmıştır. Üzerinde enfes motif işlemeleri ve hadisler bulunan tahtın tavanı, dört sütun üzerine oturtulmuş aynalı tonoz şeklindedir. Tahtın üzerinde ayrıca, Şair Cevri’nin bu tahttan bahseden bir kasidesi yazılıdır. Yeni padişah olacak şehzadeler Bâbüssaâde önündeki cülûs merasiminden önce bu tahta otururlar, Sadrazam ve Şeyhülislam yeni padişaha burada biat ederlerdi. Şehzadeler, resmî törenden önce yine burada iki rekât namaz kılarlardı. Sultan II. Mahmud zamanına kadar bütün merasimlerde kullanılan söz konusu tahtın iki yüzü, gümüş kafes işi ile örtülerek Mukaddes Emanetler’in muhafaza edildiği bir şebeke hâline getirilmiş ve Hırka-i Saadet çekmecesi buraya konulmaya başlamıştır. Has Oda, küçük sayılabilecek bir ebatta olmasına rağmen enfes İznik çini panolarıyla ve muhteşem kubbesiyle âdeta genişletilmiş gibidir. Çini panoların üzerinde, el-Busirî’nin, Hırka-i Saadet’in burada bulunmasından dolayı “Hırka Kasidesi” olarak da bilinen ve Hz. Muhammed’i anlatan Arapça Kaside-i Bürde’si bulunur. Bu kaside, lacivert zemin üzerine beyaz sülüs hatla yazılmıştır. Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethetmesinin ve hilafetin Osmanlı padişahlarına geçmesinin ardından Mısır’dan getirilen Hırka-i Saadet, söz konusu tarihten beri Has Oda’da korunmaktadır. Yavuz Sultan Selim devrinden sonra da Mukaddes Emanetler’in Saray’a gelişi sürmüştür. Saray, 19. yüzyılda terk edildikten sonra oda tamamen mukaddes eşyanın korunduğu bir daire hâlini almıştır ve binanın bütünü zaman içerisinde Mukaddes Emanetler Dairesi olarak anılmaya başlamıştır. Has Oda günümüzde ziyarete kapalıdır.